MERSİN - Mersin’deki cezaevlerinde tutulan 18 hasta tutsak, ağır sağlık sorunlarına rağmen tahliye edilmiyor. Av. Muammer Derince, demokratik kamuoyunu bu duruma karşı harekete geçmeye çağırdı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısıyla başlayan Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne rağmen devlet ve iktidar tarafından somut adım atılmıyor. Cezaevlerinde yaşamını idame ettiremeyecek çok sayıda hasta tutsak olmasına rağmen tahliye edilmiyor. Mersin’deki cezaevlerinde kalp, hipertansiyon, ruhsal ve nörolojik hastalıklarla mücadele eden 18 hasta tutsak, ağır sağlık sorunlarına rağmen cezaevlerinde tutuluyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi Hapishane Komisyonu Sözcüsü avukat Muammer Derince, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin sistematik hale geldiğini ve hasta tutsakların yaşam hakkının fiilen gasp edildiğini belirtti.
‘CEZAEVLERİNDE KEYFİLİK HÜKÜM SÜRÜYOR’
Derince, özellikle İdare ve Gözlem Kurulları ile Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) hukuka aykırı biçimde tahliyeleri engellediğini söyleyerek, “Bugün hem Tarsus Cezaevi’nde hem de Türkiye genelinde yüzlerce hasta mahpus ölümle yaşam arasında tutuluyor. Biz bunu insan hakları savunucuları olarak doğrudan bir hukuksal sorun olarak nitelendiriyoruz. Uygulamada yasa değil keyfilik hüküm sürüyor. Birçok hasta mahpus kelepçeli muayeneyi reddediyor çünkü bu insanlık onuruna aykırı bir dayatmadır. Bu şekilde sağlık hakkına erişimin kendisi engellenmiş oluyor” dedi.
‘TEDAVİ SÜRECİ İŞKENCEYE DÖNÜŞÜYOR’
Cezaevlerinde hasta tutsaklar için en temel hak olan sağlık hakkının idarenin keyfi tutumları nedeniyle adeta bir cezalandırma aracına dönüştüğünü ifade eden Derince, “Hasta mahpus tedavi olmak için cezaevi idaresine başvurduğunda çoğu zaman ‘personel yok’ gerekçesiyle revire sevk edilmiyor. Hastaneye gönderileceği zaman da ringte saatlerce bekletiliyor. Bu sürecin kendisi bir işkenceye dönüşüyor. Kelepçeli muayene dayatması da bu süreci tamamlayan bir hak ihlalidir. Birçok hasta mahpus bu muameleyi kabul etmediği için muayene olamadan cezaevine geri gönderiliyor. Yereldeki hastaneler ‘cezaevinde kalamaz’ raporu verdiğinde, ATK buna rağmen ‘kalabilir’ diyerek süreci durduruyor. Bu durum tamamen siyasidir. Kurumlar maalesef siyasi iklimin etkisinde karar veriyor” diye konuştu.
‘YAŞAM HAKKI MÜZAKERE KONUSU OLAMAZ’
Sürece rağmen cezaevlerinde bir iyileşme yaşanmadığını ve bunun da toplumsal barışa zarar verdiğine işaret eden Derince, “Bu süreçte kurumların daha özgür hareket etmesini, hasta mahpusların tahliyesini beklerdik. Biz sadece sürecin bir ‘jest’ olarak tahliyelere yol açmasını değil, hukukun gereği olarak bu adımların atılmasını talep ediyoruz. Yaşam hakkı müzakere konusu olamayacak kadar kutsaldır. Bugün hasta mahpusların cezaevinde tutulması, fiili bir idam kararının uygulanması anlamına geliyor. Devlet gerçekten toplumsal barışı tesis etmek istiyorsa, ilk somut adımını hasta mahpusların tahliyesiyle atmalıdır. Çünkü cezaevinde kalamayacak durumda olan her hasta mahpusun orada tutulması bir gözdağı politikasıdır. Tarih boyunca hiçbir hak iktidarların lütfuyla kazanılmamıştır. Bugün de yaşam hakkı için mücadele etmek zorundayız. İnsan hakları savunucularını, demokratik kuruluşları ve kamuoyunu bu konuda harekete geçmeye çağırıyoruz” dedi.
MA / Abdulkadir Aytan - Mehmet Güleş
