KOCAELİ - 6 kişinin öldüğü Dilovası'ndaki yangından yaralı kurutulan Ayten Aras, hiçbir koruyucu önlem alınmadan çalıştırıldıklarını belirterek, çalıştıkları yerde giriş çıkış kapısı dışında, pencerenin bulunmadığını söyledi.
Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde bulunan Ravive Kozmetik'e ait dolum fabrikasında 8 Kasım'da çıkan yangında 2'si kız çocuğu 4 kadın toplam 6 işçi hayatını kaybetti. Şengül Yılmaz (56), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (15), Cansu Esatoğlu (15), Şengül Yılmaz (55), Hanım Gülek (65), Esma Dikan'ın (31) yaşamını yitirdiği olayla ilgili 7 kişi tutuklandı. Yangının ardından iş yerinde işçilere iş güvenliği eğitimi ve koruyucu ekipman verilmediği, işçilerin sigortasız çalıştırıldığı, işçi sağlığı ve güvenliği açısından işyeri tehlike sınıflarına göre "çok tehlikeli" kategorisinde olmasına rağmen yangın sistemi, yangın merdiveni, sulu söndürme sistemi, alarm gibi koruyucu önlemlerin bulunmadığı ortaya çıktı. Ayrıca fabrikanın ruhsatsız üretim yaptığı da ortaya çıktı.
Olay günü yaşananları Mezopotamya Ajansı'nı (MA) anlatan yangından yaralı kurtulan Ayten Aras (49), saat 08.00'de işbaşı yaptıklarını belirterek, "İş yerindeki ürünleri paketliyordum. Bir arkadaşta biraz ileriye götürüp jelatinliyordu. Karşılıklı çalışıyorduk aramızda bir masa vardı. İki kadın da yanımdaydı. Başımız eğik şekilde çalışıyorduk. Bir diğer çalışan Tuncay da kapının girişinde tozları makineye koyup karıştırıyordu. Daha sonra o karışımı makinaların olduğu geriye doğru bir yere getirdi. Şişelerin dolum yapıldığı makinelerin yanına getirdi. Artık makineye mi değdi, kablolar mı temas etti, ne oldu bilmiyorum. Transpalet adamın elindeydi, onunla çekiyordu. Bir ses geldi, patlama sesi, sanki yer yerinden oynadı" diye konuştu.
OLAY GÜNÜ NELER OLDU?
Patlamanın ardından yaşananları anlatan Ayten Aras, "Patlama sesi sonrası bir baktım adam yanıyor. Üstünü başını yırtıp çekip atıyor, 'Koşun, yanıyorum' diye bağırıyordu. Bana sadece bu sesi geldi. Bir başımı kaldırdım, ateş beni de sarmış. O arkadaşlarım yanımdaydı. Onlar şaşırdı, ateşin içinde. Arkaya doğru kaçtılar. Birbirlerine sarıldılar, daha sonra ne yaptılar bilmiyorum. Bizim 2 akraba da ateşe yakındı. Onlar da orada krem yapıyordular. Onlar da diğerlerinin yanına kaçtılar ve olduğu gibi orada kaldılar. Sadece ben dışarıya kaçtım, üstümün söndürülmesi için. Baktım kimse de yok. Ben kendi çabamla ateşi üstümden attım. Vücudum, yüzüm, ellerim yandı, ama çok yanmadı. Elbiselerim yandı. Ayağımda da uzun bot vardı. Eğer bot değil de terlik olsaydı ben de kurtulamazdım" ifadelerini kullandı.
'NE AYAKKABI NE ELDİVEN VERİLMİYORDU'
Paketleme yaptığını ifade eden Ayten Aras, ham maddenin bazen sıvı, bazen toz şeklinde fabrikaya geldiğini söyledi. İş güvenlik önlemlerinin de alınmadığını ifade eden Ayten Aras, "Bize ne ayakkabı, ne eldiven, ne yemek veriyorlardı. Hatta oturacak bir yerimiz bile yoktu. Biz yerlere karton bırakıp arkadaşlarla birlikte dışarıdan aldığımız ekmeğimizi çantamızdan çıkarıp yiyorduk. O ilaç tanklarının arasında yemek yiyorduk. Elektrik panoları vardı üstümüzde, onlar patlasaydı hiçbirimiz kalmazdı. Binanın camı, penceresi yoktu. Sadece bir tane giriş ve çıkış olarak kullandığımız bir kapı vardı" şeklinde konuştu.
'ONLARIN HAKKINI İSTİYORUZ'
Yaşananlar nedeniyle yaşadığı psikolojik sorunlara işaret eden Ayten Aras, "Hakkımızı istiyoruz. Bu çocuklar, yavrular… O yanan genç kızlar, daha öğrencilerdi. Onların hakkını istiyoruz. Allah o ailelere sabır versin. Ama çok zor, ben yaşadım. Ben dayanamıyorum. O olanlar, gözümün önünden gitmiyor. Psikolojim bozulmuş, ben evimde yatamıyorum. Çocuklarım sessizce gelince ben daha sonra seslerini duyunca korkuyorum. O patlama sesi, bağırma sesi içimde gibi hissediyorum. Ben yine doktora gideceğim. Ben iyi değilim. Ben titriyorum, dayanamıyorum. Onlar, hep gözümün önünde. Yanımdaydılar, birlikte yedik, birlikte içtik. Allah kimsenin hakkını, kimseye bırakmasın" diye belirtti.
MA / Ömer İbrahimoğlu
