Gazeteci Gök: Barış için gazeteciler üstüne düşeni yapmalı 2025-09-20 16:15:48   İSTANBUL- Özgürlük için Sanat İnisiyatifi’nin “Barışı toplumsallaştırmak” konulu buluşmasında konuşan gazeteci Abdurrahman Gök, “Savaşın dilini toplumsallaştırmaya çalışan bir medyaya karşı, barış için de biz gazeteciler üstümüze düşeni yapmalıyız” dedi.   Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi, “Barışı toplumsallaştırmak” konulu buluşma gerçekleştirdi. Çok sayıda gazeteci ve yazarın katılımıyla İstanbul’da bulunan Eyüp Sultan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen buluşma, 3 oturumdan oluştu. Birinci oturumunda, “dünyada barış süreçleri deneyimleri ve Türkiye cezasızlık politikaları, dünyada barış ve müzakere deneyimleri, geçmişle yüzleşme davaları ve bir cezasızlık pratiği” konuları, ikinci oturumda “2015 çözüm sürecinden bugüne, bir özgürleşme stratejisi olarak barış, 1993’den bugüne barış süreçleri ne getirdi, ne götürdü? Medya, Kürt meselesiyle barışabilir mi, savaş ve barış denkleminde saha gazeteciliği” ve son oturumda “Barışın Toplumsallaşmasında Sanatın ve Sanatçının Rolü” konuları tartışıldı.     “Dünyada barış süreçleri deneyimleri ve Türkiye cezasızlık politikaları” başlığıyla gerçekleşen buluşmanın birinci oturumunun moderatörlüğünü Ersin Umut Güler yaptı.   “Geçmişle yüzleşme davaları: bir cezasızlık pratiği” başlığında konuşan gazeteci Burcu Karakaş, barış konuşuluyorsa geçmişin de konuşulması gerektiğini ifade ederek, “Sistemli bir biçimde gözaltında insanların kaybedildiğini biliyoruz. Devlet içinde paramiliter bazı kişilerin bunu yaptığını biliyoruz. 2009 ve 2014 yılında başlatılan yüzleşme davaları yargılanan insanlar cezasızlık politikasıyla devam etti. Cizre JİTEM davası; 21 kişinin davası örgüt kurma iddiasıyla açılan davası cezasızlıkla sonuçlandı. Barışı konuşacaksak bunları da konuşmak gerekiyor. Yüzleşmenin olması gerekiyor” dedi.   ‘KADINLAR BARIŞ MASANIN ÖZNESİDİR’   “Dünya deneyimlerinde toplumsal cinsiyet” başlığına dair değerlendirmelerde bulunan gazeteci Ruken Ay Aydın, barışın iki ayağının olduğunu belirterek, “Birincisi egemenlik, ikincisi de toplumun yeniden nasıl inşa edileceğidir. 40 yılı aşkın bir süredir bu savaştan kadınlar ve LGBT-İ bireyler bundan doğrudan etkilenmiştir. Bu süreç boyunca çok insan mağdur oldu. Kürt kadınlarının yanında Türkiye'deki kadınlar ve LGBT-İ bireyler etkilendiler. Kadınlar bu masada mağdur değil doğrudan öznedir. Hiçbir savaşın tek sebebi eşitsizlik olamaz. Bunun bir sebebi de patriarkaldir” ifadelerini kullandı.   Konferansın ikinci oturumunda gazeteci Ahmet Güneş moderatörlüğünde Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç ile gazeteciler Candan Yıldız ve Abdurrahman Gök konuşma gerçekleştirdi.   ‘SÜRECİ KAYBETME LÜKSÜMÜZ YOK’   “Bir özgürleşme stratejisi olarak barış: 1993’den bugüne barış süreçleri ne getirdi ne götürdü” konusunda sunum yapan Yüksel Genç, Kürt meselesinin egemenlik meselesi olduğunu vurgulayarak, “Kürt meselesi demokrasi meselesidir. Bu meseleyi çözmek o kadar kolay değildir. Yeni başlayan süreci kaybetme lüksümüz yok” dedi.   ‘GÜÇLÜ BİR MEDYA VE GAZETECLİK YOK’   “Medya Kürt meselesiyle barışabilir mi ne oldu ne olabilir” başlığında konuşan Candan Yıldız, barışa kapı aralayacak iyi gazetecilik örneklerinin bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olduğunu vurgulayarak, “Kazanıldıkça kaybedilen bir savaşa, Türkiye toplumu uzun zamandır gerçeğin çarpıtıldığı bir gazetecilikle yaralanmış, hasta edilmiş durumda. Ne güçlü bir medya ne de etkili gazeteciler var. Kendi dijital medyalarını kuran gazeteciler de süreç ve iktidar karşıtlığı arasında kafası karışık durumda. Bir yandan da sürecin hayatiyetine karşı bir kayıtsızlık da söz konusu. Bu iyi mi, kötü mü, nereden baktığınıza bağlı olarak değişir. Ve bugünlerin tohumu 2010’larda atıldı” şeklinde belirtti.    ‘BARIŞ İÇİN GAZETECİLERİN ÜSTÜNE DÜŞENİ YAPMASI GEREKİR’   “Savaş ve barış denkleminde saha gazeteciliği” başlığıyla konuşan Abdurrahman Gök, medyanın savaş dönemlerinde kilit rol oynadığını söyleyerek, “Medya artık dördüncü güç değildir. Savaş ve Barış gazeteciliği arasında ciddi farklar var. Savaş gazeteciliği elittir ve bugün televizyonlarda vileda saplarıyla analiz yapıyorlar. Barış gazeteciliği de hakikat odaklıdır. Savaşın dilini toplumsallaştırmaya çalışan bir medya var. Barış gazeteciliği sivil kayıplara odaklanır. Bugünkü ana akım medya şiddetin maddi zararlarını öne çıkarmayı çok seviyor. Barış süreçlerinde askerin ve gerillanın ölmediği bir şeyi istemiyor. Gazeteciler, bugün var olan iktidarın sözcüsü durumuna gelmişler. Barışın toplumsallaşması için bacağını kaybeden Nisa 'istasyon meydanında Surda ayak izimi kaybettim' demişti. Barış için biz gazetecilerin üstümüze düşeni yapması gerekiyor” dedi.   Konuşmaların ardından buluşma, soru-cevap şeklinde sürdü.