Çiftyürek: Türkiye çölleşiyor, asıl beka sorunu bu 2025-11-24 23:53:28   ANKARA - Türkiye’de 186 tane gölün kuruduğunu ve Türkiye’nin giderek çölleştiği uyarısında bulunan DEM Partili Sinan Çiftyürek, bu durumu “Beka sorunu” olarak tanımlayarak, çözüm çağrısında bulundu.   Tarım ve Orman Bakanlığı ile bağlı kurumların bütçelerinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu’nun toplantısı sürüyor.   Görüşmede söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha Milletvekili Ferit Şenyaşar, çiftçilerin son üç yıldır ektiği her şeyde zarar ettiğini söyledi. Riha’daki çiftçilerin tarlasını zarar etmemek için bıraktığını ve mevsimlik tarım işçisi olarak yollara düştüğünü aktaran Şenyaşar, “O yollar canımızı, hayallerimizi alıyor. Bu yaz Urfa'dan Ordu'ya mevsimlik tarım işçilerini taşıyan minibüs Sivas'ta uçuruma yuvarlandı, sizler de başsağlığı dileklerinizi ilettiniz. 17 kişilik minibüse 21 kişi sığdırılmış, 3'ü çocuk olmak üzere 4 kişi hayatını kaybetti. O minibüste Zeliha vardı, 14 yaşında, bir bisiklet hayaliyle Ordu'ya çalışmaya gitti, bisikletine binemeden toprağa düştü. İbrahim vardı minibüste, henüz 16 yaşında, bir telefon hayaliyle yola çıktı, telefon hayali mezar taşına yazıldı. Abdullah vardı, 12 yaşında, okul harçlığını çıkarmak için yollardaydı ama okul defterini değil ölüm listesine adı yazıldı. Urfa halkına reva görülen bu ölümleri, çadırlardaki sefaleti ve gittikleri yerlerdeki ırkçı saldırıları kabul etmiyoruz” dedi.   ‘AĞAÇLAR KURUYOR’   Ölümlerden bakanlığın sorumlu olduğunu belirten Şenyaşar, “Urfa'da fıstık üreticileri zor durumda. TMO fındık alımı yapıyor ama fıstıkta alım yapmıyor. Fındıkta taban fiyat var ama fıstıkta taban fiyat yok. Kuraklığa bağlı olarak bu yıl fıstık üretimi azaldı ama ithalata ihtiyaç yoktu. Gönderdiğiniz danışmanlarınız, müfettişleriniz sizi yanılttı. Urfa'ya gitseydiniz gerçekten fıstıkta yeterli stok vardı, ithalata gerek yoktu. Fıstık ağaçlarının en yoğun olduğu Bozova, Halfeti ve Birecik'te Fırat Nehri geçiyor ama 40 yaşındaki fıstık ağaçları susuzluktan kuruyor. GAP kapsamında olan Bozova, Halfeti, Birecik, Siverek, Viranşehir ve Hilvan'da tarımsal sulama sistemi ne zaman tamamlanacak? Sayın Bakan, dediğiniz gibi, tarımsal desteklemeler rakamsal olarak büyüyor ama reelde herhangi bir karşılığı yok. Bundan dört beş yıl önce 1 dönüm destekleme parasıyla 3 dönüm sulama parası ödeniyordu, şimdi verilen destekleme parası 1 dönüm sulama parasını karşılamıyor” diye konuştu.   ‘BİR DÖNÜM PAMUK İÇİN YETMİYOR’   Şenyaşar, “Urfa Suruç'ta pamuk için 1 dönüm sulama ücreti 2.900 TL, 2025 yılında 1 dönüm pamuk için verilen destek 700 TL yani 4 dönüm destekleme parasıyla ancak 1 dönüm sulama parası karşılanıyor. Pamukta girdi maliyetleri katlanıyor ama pamuğun fiyatı üç yıldır 25 ile 30 bandında değişiyor. 2025 yılı çiftçiler için her açıdan zor bir yıl oldu. 2023 yılında sulama suyunda yüzde 50 indirim yapıldı. Sulama suyunda yüzde 50 destek indirimini tekrardan Urfalı çiftçiler adına ısrarla talep ediyoruz, çiftçiler çok zor durumda. Urfa'da mısır hasadı daha yeni yapılıyor, iki hafta önce 1 milyon ton mısır ithalatı için vergileri sıfırladınız ve mısırda vergileri sıfırlayınca basına düştü ‘Flaş flaş, mısır fiyatlarında sert düşüş dikkat çekti.’ Bu ithal kararıyla ülkedeki çiftçilere ‘Mısır ekmeyin, biz dışarıdan ithal ederiz.’ Diyorsunuz” ifadelerini kullandı.   KURUYAN GÖLLERE İŞARET ETTİ   Söz alan DEM Parti Wan Milletvekili Sinan Çiftyürek, üretimsizliğe ve kuraklığa dikkat çekti. 186 tane gölün kuruduğunu paylaşan Çiftyürek, “Onlardan bir tanesi de Erçek Gölü'dür, ben oradan geliyorum. Çamurun içerisinde Erçek Gölü, bakın, su çekilmiş. Küçük bir göldür, kuş cennetidir, önemli ölçüde çekildi Erçek Gölü. İkincisi, Gölbaşı Gölü'dür, yine oradan geliyorum; Adıyaman Gölbaşı Gölü'dür, birbirine entegre 3 tane göl var. Küçük bir göldür, göl çekiliyor ve üstelik bu göl deprem molozlarının basıncı altındadır. Bakın, 50 metre yok arada şu yani. Arkasında moloz var ve yapı şeye devam ediyor. Diğeri, siyasetüstü olarak bütün partilere çağrım şudur: Konya Ovası, Amik Ovası, Çukurova, bir adım geride Ege, sonra GAP bölgesi sahi önümüzdeki elli yılı çıkarır mı değerli dostlar, sayın vekiller, Sayın Bakan? Yani 2075'te siz Konya Ovası'nın bu zihniyetle, bu siyasetle tarımsal konumunun, üretiminin devam edeceğine inanıyor musunuz gerçekten? Ben birçok insana sordum; inanmıyorlar. Bu tempoyla, bu zihniyetle, bu yaklaşımla devam ederse... Aynı şekilde bir adım geriden İzmir geliyor. Ben İzmir'den geldim yirmi gün önce, hâlâ su kesintileri var. Bursa malum, biliyorsunuz, Evliya Çelebi Bursa için ‘su kenti’ diyor ama Bursa su sıkıntısı yaşıyor. Yani göz göre göre aslında biz derin bir iklim kriziyle, bir beka meselesiyle yüz yüze geliyoruz” dedi.   'TÜRKİYE ÇÖLLEŞİYOR'   Göllerin kuruması ve su kaynaklarının tüketilmesinin beka sorunu olduğunu belirten Çiftyürek, “Eğer beka arıyorsanız sınır ötesinde, Kürdistan federal bölgesinde ya da Suriye'de Irak bölgesinden, özerk Rojava'dan tehdit algılamayın, içeride Kürt meselesinden beka meselesini algılamayalım. Beka meselesi demin söylediğim meselelerimizin ta kendisidir yani toprak hızla tarım dışı kalıyor, hızla. Küresel ısınma, iklim krizi ve yanlış politikalar sonucu tatlı su kaynakları hızla kuruyor ve en önemlisi, başta Antalya, Çukurova olmak üzere güneydeki çölleşme iklimi hızla Antalya, Çukurova'ya doğru geliyor. Önümüzdeki elli altmış yılda bu bölgenin çölleşme iklimi ihtimali yüksek. Bu nedenle, zaten Orta ve Doğu Karadeniz'e ilgi var. Bu nedenle, hatta Körfez ülkelerinden bile Orta ve Doğu Karadeniz'e ilgi var çünkü çölleşme riski söz konusu, 30 derece güney ve kuzey enleminden kuzeye doğru geliyor” diye konuştu.   'BEKA SORUNU İLE KARŞI KARŞIYA KALACAK'   Çiftyürek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer Türkiye bu politikalarla devam ederse, tarım meselesini bir sektör olmaktan çıkartıp toplumun, devletin, uygarlığın temeli algılayan bir zihniyetle, bir stratejiyle bu meseleyi ele almazsa, hatta siyasetüstü ele almazsa önümüzdeki kırk elli yıl, altmış yıl ben görmeyeceğim ama buradaki genç kuşaklar bunu görecekler yani önümüzdeki elli altmış yılda Türkiye çok ciddi bir beka sorunuyla yüz yüze gelecek. Çözüm istiyorsak bir toplumun başı, temeli, geleceği olarak ele almalı, stratejik bakılmalı, bir bu. Hükûmetin, hatta devletin sonuçlardan çok nedenlere odaklı bir politika izlemesi gerektiğine inanıyorum. Bu nedenlerin ise ortadan kaldırılması Bakanlığa sunulan bütçeyle mümkün değildir; bu bütçeyle o nedenler ortadan kaldırılamaz, iklim krizinin sonuçları ortadan kaldırılamaz; gelecek yıl çok daha büyük, mega felaketlerle yüz yüze gelir ve o sonuçların altında kalırız.”   KATLİAM HABERLERİ ALIYORUZ   Söz alan DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk da şöyle konuştu: “Ankaralı bir çiftçinin ulaştırdığı bir mesajı burada paylaşmak istiyorum: ‘Babam bugün tarım için kuraklık sigortası yaptırmış, geçen sene 10.800 TL tutan sigorta bu sene 26.000 lira tutmuş. Hani yüzde 30'du enflasyon? Yüzde 136 zam yapmışlar, denetim yok, çiftçi ne yapsın, sigorta yapsa dert, yapmasa dert?’ Ya, biz de şunu soralım: Bu durumda çiftçiden aldığınız mahsulün taban fiyatına benzer oranda zam yapacak mısınız? Bu ülkede hayvanlar için hapishaneler var, hayvanat bahçeleri. Son zamanlarda hayvanat bahçelerindeki zulüm oldukça gündeme geldi. Bakanlığınız bunları takip ediyor mu bilmiyoruz fakat biz izliyoruz, canımız acıyor ve bunun nasıl görmezden gelindiğini anlamıyoruz, çözülmüyor. Oraya giden aktivistlerin artık girmesi de engelleniyor. Yani bunun temelinde tabii şu yatıyor: Bir kere, hayvanların hapsedilebileceğine dair, satılabileceğine dair meşruluk olduğuna inanırsanız böyle sonuçlarla karşılaşıyoruz. Biz hayvanların bütün doğal yaşam alanlarını yok ettik, üzerine bu Meclisten bir katliam yasası geçti ve bu katliam yasasından bu yana birçok şehirde barınaklardan ve sokaklardan katliam haberleri alıyoruz.   PESTİSİT ORANI NEDENİYLE TOPRAĞA GÖMÜLDÜ   Gürcistan'dan yüksek oranda, 6 ton mandalina geri dönmüş, bunlar toprağa gömülmüş plastikleriyle. Pestisit maliyetleri çok yüksek de bu mandalinaları bütün plastiğiyle vesaireyle, bu pestisit oranlarıyla toprağa gömerek topraktan pestisit mi elde edip böyle bir tasarrufa mı gidilmeye çalışılıyor? Halkın güvenilir gıdaya erişim hakkının bu şekilde gasbedilmesi, sürekli bu ülkede bir yerlerde insanların zehirlenmesi, şantiyelerde, yurtlarda, hatta Meclis Lokantası'na dair bir gündem olmuştu bununla ilgili... Bunların nasıl engellenemediğini anlamıyoruz, bunlar engellenmek zorundadır. Bu sorumluluğu duymuyorsanız, ne diyelim, görevi de bırakmayacağınızı biliyoruz.”