Anayasa profesörü Hüsnü Erdem: Süreç odaklı bir anayasa hayata geçirilmeli

img
AMED - 1982 anayasasının Kürt sorununu derinleştirdiğini belirten Anayasa profesörü F. Hüsnü Erdem, “Öncelikli olarak süreç odaklı bir anayasa hayata geçirilmelidir. Yerel yönetimler güçlendirilmeli. Yani Kürtlerin kendisini yönetebilmesinin önünün açılmalı” dedi. 
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” gündemdeki yerini koruyor. Çağrının ardından 1 Mart’ta ateşkes ilan eden PKK, 5-7 Mayıs tarihlerinde de kongresini toplayarak 12 Mayıs’ta yaptığı açıklamayla çalışmalarını sonlandırma kararı aldı. 
 
Bu süre zarfında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Meclis’te komisyon kurulması çağrısını yapsa da iktidar ve devlet tarafından henüz somut bir adım atılmış değil. Öte yandan uzmanlar sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için yeni anayasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu belirtse de bu noktada da herhangi bir adım atılmadı. 
 
Bir yandan da “anayasa” tartışmaları siyasette sürerken, yürütülen tartışmalarda Kürtlerin temel hakları noktasında nasıl bir yol izleneceği de belirsizliğini koruyor. 
 
Daha önce anayasa değişikliği için başlatılan çalışmalara katılan Anayasa Profesörü ve Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, süreç bağlamında gelişen anayasa tartışmaları ve nasıl bir anayasaya ihtiyaç olduğuna dair ajansımızın sorularını yanıtladı. 
 
Türkiye’de yürürlükte olan mevcut anayasaya dair yıllardır eleştiriler yapılıyor. Mevcut anayasa hangi aşamalardan geçerek son halini aldı? 
 
Anayasalar hem devletin temel yapısını ve işleyişini düzenleyen belgelerdir, hem de temel hak ve özgürlükleri düzenlerler. Her iki yön itibariyle de devleti, iktidarı sınırlama, onun keyfiliğe kaçmasını engelleme ve hak ve özgürlükleri güvence altına alma gibi iki temel işlevi açısından da, 1982 Anayasa’sı orijinal ve otantik haliyle anayasacılık teorisiyle bağdaşmayan, buna ters düşen bir anayasa niteliğine sahip. Yani bireyi devlet karşısında koruma değil de, mevcut devleti birey karşısında korumak gibi bir kaygıdan hareket ediyordu. Demokrasiyi sınırlayan, hak ve özgürlüklerin alanını da dar tutan, hukuk devleti anlayışıyla da çelişen, birçok hükmü barındıran bir anayasaydı. Nitekim Osmanlı-Türkiye anayasacılık tarihinde, kabul edilen anayasalarla mukayese edildiğinde, bu anayasa geriye gidişi ifade eden bir anayasadır. Bu özelliği dolayısıyla bu anayasa yürürlüğe girdiği günden itibaren sürekli eleştirilen, değiştirilmesi ya da yenilenmesi gerektiği söylenen bir anayasadır. 
 
82 Anayasası bugüne kadar tam 19 kez değiştirildi. 2017 anayasa değişikliğini bir tarafa bırakacak olursak, ondan önceki değişiklikler hep pozitif anlamda oldu. Yani demokrasinin alanı olabildiğince genişletildi. Temel hak ve özgürlüklerin alanı eskiye oranla epey değiştirildi, genişletildi. Hukuk devleti alanında var olan eksikliklerin çok önemli bir kısmı kaldırıldı. Yani 82 anayasası bir anlamda bir metamorfoza uğradı. Kendi orijinal ve otantik halinde var olan katı devletçi, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti karşıtı nitelikleri önemli ölçüde yumuşatıldı. Ama hala şüphesiz bu değişikliklerle birlikte 82 anayasası -2017'ye kadarki dönem için söylüyorum- devletçi, tekçi, merkeziyetçi nitelikleri koruyan bir anayasaydı. Ama 2017 yılında yapılan değişikliklerle birlikte esas itibariyle hükümet sistemine ilişkin köklü bir revizyon gerçekleşti. Bu hükümet sistemi maalesef denge ve denetleme mekanizmalarına yer vermeyen bütün yetkileri -yasama, yürütme ve yargıya dair yetkileri de-doğrudan ya da dolaylı bir biçimde tek kişinin iradesine devreden, bırakan bir anayasa değişikliği oldu. Bu anayasa değişikliği sonrasında daha önceden zaten bozulmaya başlayan Türkiye'deki otorite-özgürlük denklemi, çok daha kötüye doğru evirildi. Demokrasinin alanı daraltıldı. Uygulamayla birlikte temel hak ve özgürlükler baskı altına alındı. Sessiz ve suskun bir toplum yaratılmaya çalışıldı. Bunda hiç şüphesiz 2017 anayasa değişikliklerinin ve yeni dönemde oluşturulmaya çalışılan yeni statükonun etkisi belirleyici oldu.
 
1982 Anayasa’sının Kürt sorunun derinleşmesine etkileri nelerdir? 
 
 
Mevcut anayasa geriye gidişi ifade eden bir anayasadır. Bu özelliği dolayısıyla bu anayasa yürürlüğe girdiği günden itibaren sürekli eleştirilen, değiştirilmesi ya da yenilenmesi gerektiği söylenen bir anayasadır.
 
Bu anayasa Kürt sorununda daha derinleştirici bir etki yarattı. Hiç şüphesiz anayasalar çatışmaların çözümünde önemli siyasi ve hukuki belgelerdir. Anayasalar kimi zaman bu çatışmayı yaratan ya da var olan çatışmayı derinleştiren bir etki yaratır. Kimi zaman da anayasalar var olan çatışmayı yok eden ya da çatışmayı yumuşatan bir etki yaratır. 82 Anayasası Kürt meselesi açısından çatışmayı derinleştiren bir anayasa oldu. 82 Anayasası bir taraftan anayasanın tümüne hakim olan Türklük vurgusuyla, diğer taraftan Kürtlerin kendisini yerelde yönetme iradesine ket vuran merkeziyetçi, tekçi yapısıyla, çoğulculuğu reddeden, kültürel kimlik haklarının kullanımı engelleyen yapısıyla, Kürt meselesini derinleştirici bir etki yarattı.
 
Kürtlerin yaşadığı sorunları aşmada dile getirdiği üç temel talep var. Bu taleplerin hiçbiri 82 anayasasında yer almıyor. Bugünkü haliyle de yer almıyor. Bunlardan birincisi; vatandaşlığın kapsayıcı ve kuşatıcı olması isteniyor. Kürtlerin temel taleplerinden biri bu; yani vatandaşlık ya hiç tanımlanmasın ya da tanımlanacaksa kapsayıcı ve kuşatıcı bir kavramla tanımlansın. Bu sadece Kürt meselesi açısından değil. Türkiye'deki diğer farklılıkları kapsayıp kucaklaması açısından da buna dikkat etmek gerekiyor. İkincisi, kültürel kimlik hakları; mevcut anayasanın 42’nci maddesinin son fıkrası, Kürt dilinde ya da farklı dillerde eğitim yapma imkanını tanımıyor. Eğer bir anayasa değişikliği yapılacaksa ya da yeni bir anayasa yapılacaksa en düşük marj bu yasağın kaldırılmasıdır. Kültürel kimlik haklarını güvence altına almak doğru olacaktır. Üçüncüsü de; adem-i merkeziyetçi bir yönetim tarzı. Mevcut anayasa idari özelliği öngörüyor. Mevcut anayasaya baktığımızda merkeziyetçi yönü ağır basan bir anayasadır. En azından uygulama o doğrultuda... Kürt meselesinin kalıcı temelde çözülebilmesi için bu taleplerden üçüncüsü olan adem-i merkeziyetçi bir yönetim tarzının, yani özerkliğin sınırının geniş tutulduğu, yerelin yerel demokrasinin ön plana çıktığı, merkeze ait olan yetkilerin önemli ölçüde yerel tarafından paylaşıldığı yönetim tarzına geçilmesi gerekiyor. Bugün sağlanmış olan negatif barışı, pozitif barışa evirmek, bunu kalıcı kılmak istiyorsak bu üç temel talebin anayasal düzeyde karşılık bulması gerekiyor. 
 
Yeni anayasa bağlamında yol temizliğinin önemine herkes değiniyor. Sizde daha önce verdiğiniz birçok demeçte yol temizliğinin önemine dikkat çektiniz. Yol temizliği için neler yapılmalı ve hangi adımlar atılmalı?
 
Anayasayı değerli ve önemli kılmak ile kalıcı bir toplumsal barışı sağlamak istiyorsak, olabildiğince geniş mutabakat temelinde yapmak gerekiyor. Yani toplumun farklı kesimlerini kapsayan, kuşatan, onların siyasi temsilcilerinin iradelerine yer veren, siyasi, hukuki metinler haline getirmemiz gerekiyor. O nedenle bugüne kadar Osmanlı-Türkiye anayasalarına bakıldığında, orada hakim olan yapım yönteminin dışındaki bir yöntemle yapmak gerekiyor. Yani bugüne kadar anayasalar hep yukarıdan aşağıya yöntemle yapıldı. Toplumun özgür iradesi, dikkate alınmaksızın, bir mutabakat arayışı içerisine girilmeksizin anayasalar yapıldı. 1921 Anayasası kısadır ve geçici bir anayasadır. Sosyolojik meşruiyeti güçlü olan bir Meclis tarafından yapıldı ve kabul edildi. 
 
Türkiye toplumunun kendi özgür iradesi ve inisiyatifiyle yaptığı bir anayasaya kavuşabilme adına olsa da yeni bir anayasa yapmak gerekliliğine inanıyorum. Ama bu anayasanın olabildiğince geniş tabanlı, geniş mutabakat temeline dayalı bir anayasa olması gerekiyor. Bugün itibariyle özgürlüklerin çok önemli ölçüde kısıtlı olduğu, sessiz ve suskun bir toplum yaratılmak istendiği bir dönemde bir anayasa yapabilmek çok kolay görünmüyor. Anayasaların yapılması için gerekli olan bir siyasal iklim ve bir atmosfer var. Demokratik ve özgürlükçü bir iklim olması gerekiyor. Bugün böyle bir iklimin var olduğunu hiç kimse söyleyemez. O nedenle eğer yepyeni bir anayasa yapmak istiyorsak öncelikle yapılması gereken şey bu iklimin yaratılması ve bu iklimin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Yani yolun temizlenmesi ve güven artırıcı adımların atılmasıdır.
 
 
Bir röportajınızda anayasa tartışmalarına dair “Türkiye toplumunda ve siyasetinde anayasaya yönelik abartılı bir yaklaşım mevcut. Adeta bir anayasa fetişizmi ya da romantizmi yaşanıyor” değerlendirmesinde bulunmuştunuz. Bu konuyu biraz açar mısınız? 
 
 
Anayasanın içeriği kadar uygulanması da önemlidir. Mevcut anayasaya uyulmadığı bir ortamda yeni bir anayasa arayışının da çok fazla bir anlamı olmaz.
 
Anayasalar toplumsal sorunları bir çırpıda çözecek sihirli formüller değildir. Anayasalar toplumsal sorunların çözümünü kolaylaştıran ya da zorlaştıran parametrelerden sadece biridir. Hiç şüphesiz önemlidir. Yani sadece iyi bir anayasa yapmakla ya da kanunları değiştirmekle toplumsal sorunlar çözülemez. Yaşadığımız sorunları çözmek amacıyla hiç şüphesiz sürekli anayasalara, yasalara atıfta bulunuyoruz. “Yeni bir anayasa yapalım, anayasayı değiştirelim, kanun yapalım” diyoruz. Yani anayasayı bu kadar büyütmemek gerekiyor. 
 
Neden? 
 
Çünkü asıl önemli olan anayasanın içeriği kadar uygulanmasıdır. Mevcut anayasaya uyulmadığı bir ortamda yeni bir anayasa arayışının da çok fazla bir anlamı olmaz. Herkes şunu da düşünüyor: “Yani bu mevcut anayasaya uyulmuyor. Yani neden yeni bir anayasa yapılıyor?” Toplumun bu anlamda ikna edilmesi gerekiyor. Siyasilerin buna yönelik açıklamalar yapması gerekiyor. Ve dilini de, söylemini de, siyasetini de buna göre ayarlaması gerekiyor. Hemen herkesin kendi toplumsal tabanını ikna etmesi gerekiyor. “Şu ihtiyaca binaen biz bu anayasayı yapıyoruz” demeleri gerekiyor. Anayasalara bu kadar aşırı anlam yüklediğinizde, anayasal pratik hem ihmal edilebiliyor hem de kendi çabamızla yaşadığımız sorunlara çözüm üretme kapasitemiz ortadan kalkıyor. Ya da bütün sorunların kaynağını anayasa ve yasalarda arıyoruz. Kendimizde ise aramıyoruz. Anayasa ve yasaların ürettiği sorunlar olabiliyor. Ama bunlar hiçbir zaman toplumun kendi dinamikleriyle kendi sorunlarını çözebilmesi, kendi sorunlarıyla yüzleşebilmesinin önünde engel olmamalıdır.
 
Anayasaların sorunların çözümünde parametrelerden biri olduğunu, en iyi anayasa yapılsa bile esas meselenin uygulanmasında olduğuna dikkat çekiyorsunuz. Anayasa nasıl işlevli hale getirilebilir? 
 
İşte o mekanizmalar mevcut anayasada olmasına rağmen uyulmuyor. Demek ki her şeyden önemlisi anayasaya uyulması gerekliliğine ilişkin hem siyasi aktörlerde hem bürokratik aktörlerde hem de toplumda yaygın kabulün gerekliliğidir. Tabii en başta da iktidar sahiplerinde bu kabul gereklidir. Şayet iktidar sahipleri anayasaya uymuyorsa bu bütün toplumlar için geçerli. Mevcut anayasanın hükmü çok açık; “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar bağlayıcıdır ve herkesi bağlar” diyor. Ama uyulmadığı takdirde anayasanın yapacak bir şey yok ki; anayasanın elinde bir sopa yok. Buna uyacak olan da başta iktidar sahipleridir. Oraya hangi hükmü koyarsak koyalım, siyasi iktidarda buna uyma iradesi yoksa çok iyi bir anayasaya sahip olmanın da bir anlamı yok. Çünkü anayasanın teorisi ile pratiğinin paralel olması gerekiyor.
 
Sizin söylediklerinize göre yeni anayasa yapılsa bile iktidar uymadığı takdirde bir anlamı olmuyor. Bu durumda anayasa tartışmalarını nasıl ele almak gerekiyor? 
 
Buna ilişkin sihirli bir formül yok. Burada çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin temel kurumları var. Bu kurumların gerçekten yerleşik hale gelmesi gerekiyor. Mesela yargıyı anayasal güvence altına alırsınız ama yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiğine ilişkin yine biraz önce söylediklerime paralel olarak toplumda çok güçlü bir ağırlık, çok güçlü bir kanaat, çok güçlü bir kültür olması gerekiyor. Ki, siyaset ya da siyaset kurumu ya da iktidar sahipleri yargıya müdahale edildiğinde gerekli tepkiyi toplumdan görsün. Çünkü iktidar sahiplerinin tekrar seçilebilmesi için toplumdan oy alması gerekiyor. Eğer toplum iktidarı yargıya müdahale ettiği için cezalandırırsa hiçbir iktidar sahibi yargıya gelişigüzel müdahale edemez. Salt anayasal ve yasal güvencelerle bunlar sağlanamıyor. Ne olması gerekiyor? Çok güçlü bir sivil toplum olması gerekiyor. Yine çok güçlü, bağımsız, çoğulcu bir medya olması gerekiyor. İktidarın yine aynı şekilde tek bir merkezde toplanmamış olması gerekiyor. Mesela yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekliliği bundan da önemli. Bütün yetkiyi, gücü merkeze verdiğinizde orayı sınırlayabilmek mümkün olmuyor. Şimdi yerele de devretmek gerekiyor ki merkeze ait yetkiler bu yerel merkezi denetleyebilsin. Merkez de yereli denetleyebilsin. Yani tek bir şeyle açıklamak mümkün değil.
 
AKP iktidarı anayasa değişikliğini çokça gündeme getirdi. Sizin de içinde bulunduğunuz akademisyenler tarafından 2007’de, 2011-2013’te komisyonlar kuruldu. Ancak sonuç alınmadı. Neden? 
 
Türkiye toplumu çok keskin bir şekilde ayrışmış ve kutuplaşmış bir toplum. Siyaset çok daha katı bir şekilde kutuplaşmış ve ayrışmış bir vaziyette. Hal böyle olunca siyasi iktidarın ya da sivil toplumun ya da siyasi partilerden herhangi birinin başlatmış olduğu yeni bir anayasa yapma süreci, akamete uğruyor. Yani geniş tabanlı bir toplumsal mutabakat sağlanamıyor. Herkesin kuşkuları ve korkuları var. 2007'de de mevcut cumhurbaşkanının inisiyatifiyle, o zamanki AKP iktidarı tarafından bir çalışma başlatıldı. 6 akademisyenden oluşan ve içinde benim de bulunduğum bir komisyon oluşturuldu. O zaman bir taslak metin hazırladık. AKP tarafından, “Bizim böyle bir metnimiz var. Sizler de hazırlayın, getirin. Sizin metinleriniz, bizim metinlerimiz üzerinden oturalım, konuşalım, tartışalım, müzakere edelim, bir sonuca varalım” denecekti. Yani o günkü irade o doğrultudaydı. Ama maalesef o dönem AKP’ye yönelik bu vesayet güçlerinin baskısının yoğun olduğu bir dönemdi ve AKP metni kendi metni haline getiremedi ve rafa kaldırdı. 
 
2011-2013'te de maalesef bir netice elde edilemedi. O zaman 59 madde üzerinde mutabakata varıldı. Bu 59 maddenin aslında o gün itibariyle mutabakata varılan maddelerin anayasa değişikliği halinde kabul edilmesinin doğru olacağına inanıyordum. Ama o da yapılmadı. Çünkü herkeste ya hep ya hiç anlayış var. Halbuki siyasette bu doğru değil. Hep tek bir kesimin sürekli kazandığı, diğerlerinin kaybettiği bir demokratik siyaset konsepti yoktur. Yani bu tip süreçlerde müzakereye girilir. Herkesin geri adım atarak, kazandığı bir sonuç vardır. Ama bunlar o zaman da yapılmadı. 
 
 
Yeni anayasa yapım sürecinde nelere dikkat edilmelidir? 
 
 
Bir toplum olabilmek ve kalıcı barışı tesis edebilmek için ciddi adımların atılması gerekiyor. Bu adımlar sadece yasal, anayasal ve hukuki adımlar değildir. Hem vatandaşlık konusu hem ana dilde eğitim konusu olmak üzere kültürel kimlik haklarının güvence altına alınması gibi
 
Öncelikli olan anayasa yapım yönteminin kapsayıcı ve kuşatıcı hale getirilmesi gerekiyor. Süreç odaklı bir anayasacılığın hayata geçirilmesi gerekiyor. Sürecin kendisi çok önemlidir. Sürece odaklanmak gerekiyor. Ve olabildiğince bütün toplumsal kesimlerin sürece dahil edilip katkı sunabilmelerinin önünün açılması gerekiyor. Toplumdaki gerginlik ve kutuplaşmanın yumuşatılması gerekiyor. Anayasa yazımı için, yeni anayasaya katkı sunabilmek için gerekli yol temizliğinin yapılması gerekiyor. Güven arttırıcı adımlarının atılması gerekiyor. Nasıl ki 1876 tarihli Kanun-i Esası ya da 1924, 1961 ve 1982 anayasaları geniş tabanlı mutabakat temelinde yazılamamışsa, o sebeplerle de 2007, 2011-13 süreçleri de başarıya ulaşamadı. Yani bizim temel sorunumuz budur. Bunun öncelikle giderilmesi gerekiyor. 
 
Daha önce İzlanda ve Güney Afrika örneklerinin incelenebileceğini, anayasa masalarının oluşturulabileceğini ve yurttaşların görüşlerinin alınabileceğini söylemiştiniz. Bu modeller dışında hangi önerileriniz var? 
 
Bunlar hep tartışılıp konuşuldu. Güney Afrika modeli önümüzde… Aslında 2011-13 döneminde Güney Afrika modeline yakın bir yöntem izlendi. Meclis bir web sayfası açtı. Hemen herkes birey olarak, örgütlü toplum olarak, dernek, vakıf, meslek odaları olarak kendi görüşlerini ifade edebildi. Bu Anayasa Uzlaşma Komisyonu toplumun farklı kesimleriyle, sivil toplum örgütleriyle, meslek odalarıyla görüştü. Bunları bizzat dinledi. Hemen herkes her kesim kendi görüşlerini özgür bir şekilde ifade etti. Paneller, sempozyumlar, konferanslar düzenlendi. Yani teknolojinin el verdiği bütün imkanlar kullanıldı. Zaten Güney Afrika modelinin önemi de oydu. Güney Afrika'da halkın ayağına kadar gidildi. Masalar kuruldu ve bu masalarda konuyla ilgili isimler gidip vatandaşları dinleyip onlardan not aldı ve görüşlerini paylaştı. Telefon hatları kuruldu. Yani telefonlarla dahi talepler alındı. Billboard'lara anayasaya katılıma dair afişler ve pankartlar asıldı. Güney Afrika'da vatandaşın sürece katılımı için ne gerekiyorsa yapıldı. Bizde de açıkçası 2011-13'de de buna yakın -bunun kadar olmasa dahi- bütün araçlar önemli ölçüde kullanıldı. Ama bizde bir türlü toplumun farklı kesimleri arasındaki bu gerginliği, kutuplaşmayı, sertliği, katılığı giderecek kadar adımlar atılmadığı için, anayasayı yapamadık.
 
Mutfakta yeni anayasa yapabilmek için her türlü malzeme var. 82 anayasasının yürürlüğe girdiği günden itibaren tartışıyoruz. Bütün dernekler, sivil toplum örgütleri, meslek odaları, siyasi partilerin anayasa değişikliğine ya da yeni anayasaya ilişkin sayısız ve sınırsız önerileri, teklifleri, politika metinleri, raporları var. Önemli olan siyasi aktörlerin bu amaçla kapsayıcı, kuşatıcı bir yaklaşımla, yeni bir anayasa yapma iradesine sahip olmalarıdır. Bu iradeye kendi aralarında oturur, konuşur ve anlaşırlarsa anayasa yapmak kolaydır. Yani bizim deneyimi ve tecrübemiz yeterince var…
 
Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan süreçte, Türk-Kürt kardeşliğinin ve kalıcı barışın sağlanması için anayasa değişikliği ne derece önemli? Bu değişiklik sağlanmazsa sürecin başarıya ulaşması mümkün mü? 
 
PKK'nin fesih ve silah bırakma kararı alması sonrasında bu negatif barış tamamen sağlanmış olacak. Bu negatif barışı, pozitif barışa dönüştürebilmek için adımlar atmak gerekiyor. Bütünleşebilmek bir toplum olabilmek ve kalıcı barışı tesis edebilmek için ciddi adımların atılması gerekiyor. Bu adımlar sadece yasal, anayasal ve hukuki adımlar değildir. Hem vatandaşlık konusu hem ana dilde eğitim konusu olmak üzere kültürel kimlik haklarının güvence altına alınması ve ademi merkeziyetçi bir yönetim tarzı… Yani Kürtlerin kendisini yönetebilmesinin önünün açılması... Yine çoğulculuğun önündeki yasal düzenlemeler ya da yasa altı düzenlemeler varsa, bunların da gözden geçirilmesi gerekiyor. Kişisel kanaatim bütün bunlardan çok daha önemlisi, yargısal ve idari pratiktir. Yani gündelik hayatta bir Kürt vatandaşının karşı karşıya kaldığı ayrımcılığa dair muamelelerin ortadan kaldırılmasıdır.
 
Belli başlı maddelerde değişiklik ve pratikleşme olmadan sürecin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını mı söylüyorsunuz? 
 
Elbette, yani kalıcı barışın tesis edilmesi mümkün değildir.
 
Anayasa değişikliği için kime ne tür sorumluluklar düşüyor?
 
Asıl sorumluluk güç sahibi ve karar alma ile aldığı kararları eyleme geçirme gücü olan mevcut iktidardadır. Şayet yeni bir anayasa yapılacaksa, bu yeni bir anayasa yapabilmenin gerektirdiği toplumsal ve siyasal iklimi oluşturması gerekiyor. Bundan sonraki süreçte de bu iklim oluşturulduktan sonra, diğer siyasi aktörlerin de aynı doğrultuda adım atması gerekiyor.
 
MA / Rukiye Payiz Adıgüzel 

Diğer başlıklar

24/06/2025
14:52 Wan'da kadınlardan İmralı başvurusu
14:36 Amed’de iş kazası
14:22 Yargıtay kararı bozdu, müebbet hapis cezası verildi
14:18 İHD ve TİHV: İşkence Türkiye’de hâlâ sistematik bir uygulama
14:12 PJAK Eşbaşkanı: Her türlü olasılığa karşı hazırlıklıyız
13:34 Fenalaşan hasta tutsak hastaneye kaldırıldı
13:33 Dêrik’teki yangında bir kişi hayatını kaybetti
12:55 Ekonomiye güven son 10 ayın en düşük seviyesinde
12:54 Peyas Belediye Eşbaşkanı Dündar beraat etti
12:44 Tülay Hatimoğulları’ndan çağrı: Meclis kapanmasın, sorunların çözümü için çalışsın
12:41 Gazeteci Ren beraat etti
12:38 Gazeteci Uçar ve Aksu'nun duruşma tarihleri netleşti
12:24 AYM’den ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ açıklamasına dair karar
12:10 Tahliyesi ertelenen Arkaş için açıklama: Keyfi kurul kararlarıyla süreç yönetilebilir mi?
11:58 KRT'deki eylem kazanımla sonuçlandı
11:56 Sûr Belediyesi, Kadın Meclisi'nin kuruluşunu ilan etti
11:55 AKP'li vekilin madenine karşı Ankara'dalar: Dereler zehir akıyor
11:44 Bahçeli: Gün birleşme dayanışma günüdür
11:42 İsrail, Tahran'ı vuracağını duyurdu
11:41 Akademisyen Gülçin Özge Tan: Kadınlar tüm süreçlerin karar alma pozisyonunda yer almalı
11:23 DEM Parti ile Adalet Bakanı görüşmesi saat 16.30’da
11:17 Tahliyeyi erteleyen kurul itirazı beklemeden kararı infaz hakimliğine onaylattı
10:44 ‘Demokratik dönüşüm hukuki zeminde kendini var edebilir’
10:43 İşçilerden özlük hakları için eylem
10:26 Amed Film Festivali hazırlıkları sürüyor
10:00 İstinaftan 'mülakat' için emsal karar
09:56 Eren Keskin: Tüm kimliklerin kendini ifade ettiği Anayasa yapılmalı
09:48 İsrail de ateşkesi kabul etti
09:46 Barış Akademisyeni Bayraktar: Ezberleri sorguladığımız sürece ihtiyaç var
09:43 Tutsaklara psikolojik şiddet uygulanıyor
09:40 Eymir ve Mogan gölleri su havzasına maden tehdidi
09:38 Soyer: Sürecin başarısı barışın toplumsallaşmasından geçer
Hikmet Çetin: Elimi taşın altına koymaya hazırım
09:27 Bakırhan: Sözle süreç ilerlemez, sözleşmesi olmalı
09:04 10 Ekim katliamında eşini yitirdi: Onurlu barış için yüzleşme şart
09:02 Amed ve Mûş sınırında bir mahalle: Sorunları hangi belediye çözecek?
09:02 Mülkiye Birtane: Kadınlar ulusal birliğin diplomasisini yürütecek
09:01 Qazî Mihemed’in anısına müze ve kültür evi açılacak
09:01 Cezasızlık politikaları kadın cinayetlerini artırıyor
09:00 24 HAZİRAN 2025 GÜNDEMİ
08:48 Gülen Cemaati’ne operasyon: Çok sayıda kişi gözaltına alındı
08:29 Amed'te çocuklar için kültürel etkinlikler
08:27 Adana’da 4,5 büyüklüğünde deprem
08:15 İran Press TV: Ateşkes başladı
08:13 Amed sokaklarında ‘Öcalan’a özgürlük’ talebi
00:22 Çewlîg'de 3.8 büyüklüğünde deprem
23/06/2025
23:30 Trump: Saldırıyı önceden haber verdikleri için İran'a teşekkür ederim
22:57 'Demokratik Toplum Buluşması'nda süreç tartışması
22:43 Hamaney’den ABD saldırısı sonrası ilk açıklama
22:23 Ortadoğu'da hava sahaları bir bir kapanıyor
21:24 THY'nin Ortadoğu seferleri iptal
20:58 Yerine kayyım atanan eşbaşkandan Avrupa heyetine eleştiri
20:36 BM'den İran'ın saldırısına ilk tepki
20:29 Katar'dan açıklama: Egemenlik ihlali
20:19 İran'dan Katar ve Irak'taki ABD üslerine füze saldırısı
20:11 İstanbul Barosu önünde tutuklanan avukata destek açıklaması
20:04 'Zehire değil, emeğe sarıl' nöbeti
19:45 Katar hava sahasını kapattı
19:39 DEM Parti yarın Adalet Bakanı ile görüşecek
19:17 Ekolojistler ayakta: 'Kıyım' yasasını geri çekin
18:48 Aydın'da tarım alanlarında yangın
18:14 Hezex'te uyuşturucuya karşı yürüyüş
17:15 FİSA: Devletin ihmali sonucu 312 çocuk yaşamını yitirdi
17:07 Mereto'da keşfedilen kilise ziyareti dönüşünde kaza: 5 ölü
16:40 Gülizar Yıldız'ın taziyesine kitlesel ziyaret
16:22 ‘Çatışma ve çözüm süreçlerinde çocuk’ konferansı düzenlenecek
16:06 AKP’li vekilin madeninde kaçak atık havuz inşasına köylülerden tepki
15:48 SES: Demokratik zeminde grevli bir toplu sözleşme istiyoruz
15:42 Savunmaya baskıyı protesto eden avukatların yürüyüşüne engel
14:46 Gülizar Yıldız’ın katledilmesine ilişkin açıklama
14:34 Egîdê Cimo Müzik Okulu ilk mezunlarını verdi
14:23 PJAK’tan Azeri halkına mesaj: Bizden yana hiçbir tehdit yok
14:14 ‘Çocuğa cinsel istismar’ davasında tutuklama talebine ret
14:09 Madımak anmasına katılım çağrısı
14:09 Rapor: Bolu Cezaevi cezalandırma kampına dönüştü
13:32 DEM Parti: Partiler komisyon için yarın Meclis’te bir araya gelecek
13:26 MSD Şam’da kiliseye yapılan saldırıyı kınadı
13:17 Cumartesi Annesi Emine Ocak yoğun bakımda
13:16 İzmir ve Manisa'da orman yangınları
13:10 Gülizar Yıldız’ı katleden fail tutuklandı
12:43 İsrail Evin Cezaevi’ni bombaladı
11:19 Avrupa Yerel Yönetimler Kongresi Başkanı'ndan DEM Parti'ye ziyaret
11:15 Gazeteci Rabia Önver'in soruşturmasında takipsizlik
11:05 ‘Hafıza ve Adalet’ buluşmasının sonuç bildirgesi: Devlet adım atmalı
10:57 Kürt Kadın Birliği'nde 'kadın ittifakı sekretaryası' oluşturuldu
10:31 Kızıl Kürdistan hakkında yeni belge: Rus arkeoloğun Minkend izlenimleri
10:24 İran rejimi çökmenin eşiğinde: Kürt güçleri sorumlu davranmalı
10:13 Silopiya'da erkek şiddeti: Hamile kadın bebeğini kaybetti
10:02 Rojhilat’ta baskı arttı: Gözaltı ve internet yasağı
09:22 Ukrayna: Rusya saldırısında 4 kişi hayatını kaybetti
09:22 Abdullah Öcalan'dan Kürt Ulusal Kongresi çağrısı
09:19 Êzidî köyünde karakol yapımı için ağaç kıyımı başladı
09:17 EMO Amed: Yangının elektrik direklerinden çıkması yüksek olasılık
09:15 Bir kişiyi ağır yaralayan, birini de katleden faili aklama gerekçesi: Akli dengesi yok
09:09 'Barışa Giden Yol' buluşması: El ele vererek barışı sağlayabiliriz
09:03 Zeytinlik teklifi: Çevre, orman ve zeytincilik kanunlarının ruhunu yok edecek
09:00 23 HAZİRAN 2023 GÜNDEMİ
22/06/2025
23:54 İsrail, İran'a saldırdı
23:51 Şam: Saldırıyı DAİŞ düzenledi
23:41 Çin, ABD'nin saldırılarının BM Şartı'nı ihlal ettiğini belirtti
23:06 Özerk Yönetim'den Şam'a: Terörle mücadelede iş birliğine hazırız
21:49 Pîran'daki yangın 100 dönüm ekili araziyi kül etti
21:46 Silopiya'da bir kadın katledildi
21:37 Bine yakın Iraklı Hol Kampı’ndan ayrıldı
21:33 Tülay Hatimoğulları Şam'daki saldırıyı kınadı
21:27 DEM Parti’den Konya’da halk buluşmaları
21:10 Göçük altında kalan işçi hayatını kaybetti
20:50 İsrail hava sahası tekrar uçuşlara açıldı
20:12 Şam’daki bir kiliseye saldırı: 20 kişi hayatını kaybetti
19:38 Amed'de uyuşturucuya karşı farkındalık çalışması
18:49 İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan: Saldırılara kesinlikle sert yanıt vereceğiz
18:41 Yeni Yol Grubu'ndan Sûr’da 'uyuşturucuyla mücadele' nöbeti
18:28 ‘Barışın yolunu açmak’ konferansının sonuç bildirgesi açıklandı
17:50 'Barışın yolunu açmak' konferansı: Süreç için idari ve yasal önlemler alınmalı
17:11 DFG'nin 3’üncü Genel Kurulu gerçekleştirildi
17:08 İran Meclisi, Hürmüz Boğazı'nı kapatma tasarısını onayladı
17:03 Gazeteci Fatih Altaylı tutuklandı
16:50 Dev Yapı-İş: Teknik Elemanlar Meclisi'ni kurdu
16:45 Bülent Arınç: Süreç için komisyonun kurulması önemlidir
16:39 İşçiler grevde, İzBB grev kırıcılığında
16:33 Kürt Kadın Birliği Platformu: Kadınlar ulusal birlikte öncü rol oynayacak
16:31 Manisa ve Muğla'da orman yangını
16:28 Ömer Öcalan: Onurlu bir barışa ihtiyacımız var
16:17 Emekçiler barış için buluştu: Hep beraber barış sürecini öreceğiz
14:02 Tülay Hatimoğulları: AİHM kararları acilen hayata geçmelidir
13:54 Taksim ve Şişhane metro istasyonları kapatıldı
13:18 Tahran'dan ABD saldırısı sonrası İsrail'e füzeli saldırı
12:32 Özgür Özel: Barışı inşa etmek hepimizin ortak sorumluluğu
12:26 İmamoğlu'ndan süreç mesajı: İdari ve hukuki düzenlemeler hayata geçirilmeli

Gelecek Partisi’nden 10 maddelik çözüm önerisi
12:15 DEM Parti’den konferansa mesaj: Her çaba çözüme daha fazla yaklaştıracak
11:30 İran’da 5,1 büyüklüğünde deprem
11:25 İHD buluşmasında 'barış nasıl sağlanır' tartışıldı
11:11 ‘Barışın Yolunu Açmak’ konferansı: Demokrasi cephesi çözüm önerisi sunmalı
09:51 Jin derginin yeni sayısı yayında
09:45 JİTEM'ci Atak'ın otelinin 'yangın denetimini' yapan itfaiye müdürlüğüne silahlı baskın
09:13 Hamaney'e yakın isimden ABD’ye tehdit: Hürmüz Boğazı kapatılsın
09:11 Hasta tutsak Besra Erol'un infazı 6 ay ertelendi
09:10 Kurs eğitmeninin 'çocuğa cinsel istismar' davası yarın
09:10 Şüpheli şekilde yaşamını yitiren inşaat işçisinin babası: Adalet istiyorum
09:08 Eskişehir'de doğa talanına 'milli mücadele' kılıfı
09:07 ‘Öcalan ile görüşmek istiyorum’ kampanyası: Bakanlığa başvurular sürüyor
09:06 Askerlerin öldürdüğü Yıldırım'ın ailesinden tazminat istendi
09:06 Devlet hastanesinde tıbbi malzemeler çalındı iddiası
09:05 Elbak’ta genç nüfus azalıyor: Neden yasaklar ve işsizlik
09:03 Petrolün bulunmadığı yaylada 'kuyular' açılıyor
09:00 Penseli işkenceye maruz kalan tutsağın babası: Tedavisi engelleniyor
09:00 22 HAZİRAN 2025 GÜNDEMİ
08:23 Amed'in 3 ilçesinde çocuklar için tiyatro gösterimi yapıldı
07:48 Netanyahu’dan ilk açıklama: ABD’nin eylemi tarihi değiştirecek
07:39 ABD İran'ın nükleer tesislerini vurdu: Kilit nükleer tesisler yok edildi
21/06/2025
23:13 Amed’in 3 ilçesinde 'Demokratik Toplum Çağrısı' buluşmaları: Çağrıyı daha fazla sahiplenelim