İZMİR - İktidarın kendisini kalıcı kılmak için son viraja girdiğini kaydeden DEM Parti MYK üyesi Musa Piroğlu, “Kürt halkıyla Türkiye emekçi sınıfları omuz omuza gelmediği sürece bu süreçten galip çıkma şansımız olmayacak” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Demokratik Toplum Çağrısı ile başlayan süreç devam ederken, bir yandan da muhalefet üzerindeki baskılar sürüyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanlığına atanan kayyım, 15 Eylül'de görülecek olan davanın ilk adımı olarak görülüyor ve CHP Genel Merkezi'ne kayyım atanması gündemde. Yine İstanbul Barosu yönetimine karşı açılan davanın ilk duruşması görüldü. Diğer tarafta ise ekonomik ve sosyal kriz büyüyor, ekolojik talan dört bir yana yayılıyor.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkezi Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Musa Piroğlu yaşanan son gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu.
HDP Diyarbakır il binasının basılması ve belediyelere kayyım atanmasının benzeri görüntülerin İstanbul'da yaşandığını kaydeden Piroğlu, yurttaşların büyük kısmında bir yandan kaygı bir yandan da ne olup bittiğini anlama çabası olduğunu söyledi. Büyük bir saldırı dalgası ile karşı karşıya olunduğunu belirten Piroğlu, "Bu dalga gazetecilerin tutuklanması, barolara, TTB'ye soruşturma açılması ile başlayan toplumsal kurumların hepsinin bir cendereye alınmasıyla devam eden ve paralel olarak CHP'ye bir saldırı dalgası ile yürüyen bir yerden gidiyor. Bu saldırılar CHP'nin ötesinde bir durum. İktidar tüm toplumsal muhalefeti ezmek, hizaya getirmek ve dizayn etmek istiyor. Bir rejim inşasında son taşları döşemek istiyor. Aliyev, Putin karması diyebileceğimiz devletin mülkiyetinin ele geçtiği, siyasal olarak karşısına hiçbir gücün çıkmadığı, bütün muhalefetin başkanın muhalefeti haline getirildiği bir devlet yapılanması arzulanıyor" dedi.
'BARIŞ ANCAK DEMOKRATİK BİR ORTAMDA OLABİLİR'
2 önemli kavşaktan geçildiğini dile getiren Piroğlu, "Bir yanda 50 yıldır ülkenin bütün değerlerini emenler, bir taraftan da Kürt halkına karşı savaş siyasetinin sonlandırılması ekseninde yürütülen barış görüşmeleri var. Öte yanda ise Erdoğan'ın kendisini kalıcılaştırmak istediği bir baskı süreci var. Dün Kürt halkına karşı uygulanan bütün yöntemler bugün batıda uygulanmaya başlandı. Bunu bütünlüklü olarak ele almak zorundayız. Barış meselesiyle batıdaki otokrasi karşıtı demokrasi arayışını hatta emek mücadelesini paralel olarak tartışmak zorundayız. Bu iki mücadele birbirini besleyen ve birlikte yürümesi gereken mücadeleler. Barış mücadelesi demokrasi mücadelesiyle birleştiği anda her iki tarafın da kazanacağı bir düzleme ilerleyecek. Barışın sağlanmadığı bir coğrafyada kimse demokrasiden söz edemez. Tersten de barış ancak demokratik bir ortamda hayata geçirilebilir. Adil demokratik bir barışı kurma çabası aynı zamanda demokrasi mücadelesiyle paralel. Otokrat bir rejimde demokratik bir barıştan kimse söz edemez” diye belirtti.
İKTİDAR RIZA KABİLİYETİNİ YİTİRDİ
İktidarın kendisini kalıcı kılacak son viraja girdiğini ifade eden Piroğlu, “İktidar bir yandan ise rıza üretme kabiliyetini yitirmiş, kendi tabanını bile yaptıklarına ikna edemez durumdadır. Çünkü bu ülke tarihinin en ağır yoksullaşmasını, adalet duygusu kaybı ve sosyal çürümesini yaşıyor. Devletin teorik olarak tamamen dağıldığı, çeteleştiği bir dönemin içinden geçiliyor. Bu yüzden kaybetme riski yüksek olan bir hamle yapıyor. Erdoğan bu süreçten galip çıkarsa hepimiz kaybedeceğiz. Erdoğan'ın kaybı ise halkların ortak kazanımı olacak. 2028 seçimine kadar zamanı olan bir iktidar bu saldırıyı neden bu kadar hızlı başlattı? Saldırı hızlı ve yoğun gidiyorsa bunun uzun süre bu boyutta gitme şansı yok. Erdoğan hızlı bir şekilde sonuç almaya çalışıyor. Bunu yaratan bir kaç sebep var. Birincisi dış gelişmeler. Örneğin Rojava'da istediklerini alamıyor. Erdoğan'ı masaya oturtan neden uluslararası dengelerin değişmiş olması, Kürt halkının ayakta kalması. İkincisi de sınırların ötesinde haritaların değişme riskinin ortaya çıkmış olması. Devletin kendisi ve sermaye açısından yürütülebilir bir durum olmaktan çıktı" ifadelerini kullandı.
'YAN YANA GELMELİYİZ'
"Erdoğan'ın kaybetmesi tek başına yeterli mi" diye soran Piroğlu, uluslararası güçler ve sermayenin mevcut rejimin yapısından memnun olduğunu söyledi. Başkanlık sisteminin bir şekilde devam ettirilmek istendiğini kaydeden Piroğlu, "Bunu belirleyecek olan emek ve barış güçlerinin sürece ne kadar müdahil olacağıdır. Erdoğan rejimine itiraz ederken şunu da görmek gerekiyor; Erdoğan dediğimiz kişi tek başına bir kişi değil bir oligarklar dizinini tarif ediyor. Çünkü bu kadar ağır sosyal ve ekonomik saldırı ancak itiraz etme kapasitesini yitirmiş, örgütleri dağıtılmış bir toplumsal dokuyla yürütülebilir. Devlet kendi kanunlarını, kapitalizmin kutsallarını bile yok ederek yürüyor. Biz yan yana gelemezsek rejim ufak dizaynlarla kalıcı olmaya devam edecek. O zaman mücadeleyi iki boyutta sürdürmeliyiz. Kürt halkıyla Türkiye emekçi sınıfları omuz omuza gelmediği sürece bu süreçten galip çıkma şansımız olmayacak. Kaderimizi sermayenin iki dudağına bıraktığımız sürece buradan çıkamayız" diye konuştu.
MA / Tolga Güney